İstanbul Ulaşımına COVID-19 Etkisi
COVID-19 salgını ile değişen gündelik alışkanlıklarımızın, salgın sonrası da temastan kaçınma ve sosyal alan mesafesinin artırılması gibi etkileri olacağı şimdiden söylenebilir. Ofislerde hayat tekrar başladığında alan kullanımlarının nasıl değişeceği konuşulurken, iş yerlerine ulaşım şekillerinin de büyük oranda değişeceği öngörülüyor.
Aşağıdaki tabloda, 15 Ocak – 11 Nisan aralığındaki toplu taşıma kullanım oranlarını ve COVID-19’un toplu taşımaya olan etkilerini görebiliriz. Türkiye’de ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’tan itibaren toplu taşıma kullanım oranı hızla düşüş göstermiş olup, 8 Mayıs itibariyle de -%85,4 seviyesine ulaşmıştır.
Kaynak: Moovit Toplu Taşıma Endeksi
8 Nisan itibariyle, salgının çıkış noktası olan Vuhan’da normal hayata geçildiği duyuruldu. COVID-19 sonrası deneyimlerini paylaşan kişiler, hala COVID-19 testlerinin sürdüğünü, toplu taşıma kullanımlarına sınırlamalar getirildiğini ve bu sınırlamalar ile toplu taşıma kapasitelerinin yeterli olmadığını aktardılar. Ofislerine dönen kullanıcılar, ofislere belirli günlerde gittiklerini ve çalışma saatlerinin kısaldığını belirtiyor. Pandemi sonrası dönem için somut bir örnek olan Vuhan’ın, aslında gelecek günlerde yaşanabilecek gelişmeler için bu aşamada tek örnek olduğunu söyleyebiliriz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 toplu taşıma verilerine göre günlük ortalama 15 milyon kişi toplu taşıma kullanıyor. Servis, otobüs ve taksi gibi karayolu ulaşım araçları %77,61 kullanım ile en çok tercih edilen olurken, raylı sistemler ise %18,6 oranında kullanılmaktadır.
Kaynak: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Verileri 2019
Ayrıca, toplu taşıma ile rota ve yolculuk planlayıcı uygulaması Moovit’in 25 ülkedeki 99 şehir için yayınladığı 2019 toplu taşıma raporu verilerine göre, 72 dakika ile İstanbul en uzun ortalama yolculuk süresine sahip şehir olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul’daki toplu taşıma kullanıcılarının %17’si yarım saat, %34’ü 1-2 saat, %15’i ise 2 saatten fazla zamanını tek yönlü olarak toplu taşımada geçiriyor.
Kaynak: Moovit Toplu Taşıma Endeksi
Toplu taşıma araç kapasiteleri, durak sayıları, araçlardaki değişen yolcular, yürüme mesafeleri ve duraklardaki bekleme süreleri hesaplandığında, her transfer için ortalama 500 – 1,000 kişiyle karşılaşıyoruz. Moovit’e göre, İstanbul’daki kullanıcıların %30’u 1, %47’si 2, %23’ü 3 veya daha fazla transfer yapıyorlar. Yolda geçen süre ve transfer sayısı arttıkça, aslında ofislerimize, evlerimize ve hayatlarımıza getirdiğimiz risk de geometrik olarak artıyor.
Kaynak: Moovit Toplu Taşıma Endeksi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Nisan 2020 Ulaşım Bülten’ine göre, Mart ayının ilk haftasında insanların %75’i dışarıdayken, son haftasında bu oran %16’ya düşmüştür.
Kaynak: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Verileri 2019
COVID-19 sonrası ulaşım tercihlerindeki en büyük değişikliğin, teması azaltmak amacıyla kişisel araç kullanımının artışı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Mart’ın ilk haftasında özel araç kullanımı %15’ken, Mart’ın son haftasıyla birlikte %54’e ulaşmıştır.
Aşağıdaki grafikte, 2019’da Moovit’in yaptığı “Toplu Taşıma Kullanımının Artırılması için Nedenler” anketinin İstanbul için sonuçlarını görebilirsiniz. COVID-19 öncesi verilen yanıtlarda bile kalabalık, yolculuk süresi, transfer sayısı, temizlik gibi konular ön plana çıkarken; COVID-19 sonrası dönemde yeni alışkanlıklarımızla birlikte, bu konuların öneminin artacağını söylemek hiç de yanlış olmaz. Artan sosyal mesafeyle birlikte, mevcut ulaşım aracı sayıları yetersiz kalabilir. Özel araç kullanımının da artışıyla, aslında İstanbul trafiğine eklenecek araç sayısının da geometrik olarak artacağını söyleyebiliriz.
Kaynak: Moovit Toplu Taşıma Endeksi
İstanbul’u diğer metropollerden ayıran temel özelliği, yer aldığı coğrafya dolayısıyla iki ana arterin birbirine bağladığı iki kıtadan oluşan yaklaşık 130 km’lik bir yatay şehir olmasıdır. Ulaşım için harcadığımız vakit ve nakit kaybının yanı sıra; hava ve gürültü kirliliğini önlemek için de İstanbul’da toplu taşıma kullanmaya mecbur durumdayız. Küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden biri olan karbon ayak izi; kullandığımız fosil yakıtlar, egzoz gazları ve atmosfere yayılan karbondioksit miktarı ile doğru orantılı durumda. Bu durumda, artan sosyal mesafe, trafikte daha fazla vasıta görmemize ve daha çok zarara neden olacak gibi görünüyor. Bu durumu önlemek için Türkiye’de de Vuhan’da olduğu gibi toplu taşıma kısıtlamaları, çalışma saatlerinde yapılan değişiklikler ve evden çalışmanın belirli bir oranda devam ettirilmesi gibi uygulamalar yapılabilir mi sorusu sanıyorum hepimizin ortak düşüncesi olarak ortaya çıkıyor.
COVID-19’la birlikte, bir süredir popülerliğini sürdüren e-ticaret sektörü, hepimizde alışkanlık ve bir ihtiyaç haline gelerek altın çağını yaşamaya başladı. Salgın sonrası normal yaşantımıza döndüğümüzde, birçok kişinin alışveriş amaçlı kullandığı yerler de bu değişim sürecine dahil olacak. Değişen alışveriş alışkanlıklarıyla birlikte, belki de şehir içi lojistik kavramına hepimiz daha çok aşina olacağız. Şehir içi lojistik, e-ticaret firmalarının daha hızlı hizmet vermek için ofis, konut, perakende gibi kullanımların yoğun; ulaşımın kolay olduğu bölgelerde depo kullanımlarının bulunmasıdır. Bu durum, internetten alışverişteki kargo süresini düşürse de trafikte göreceğimiz daha fazla taşıma aracına neden olabilir.
COVID-19 ile birlikte, her gün içinde bulunduğumuz ofis, toplu taşıma, alışveriş merkezleri gibi alanların aslında ne kadar fazla insan yoğunluğuna sahip olduğunu farketmiş olduk. Kullandığımız alanları büyütme senaryosunun hem alansal hem de finansal olarak zor olacağını düşünürsek, kullanıcı sayısının kontrolünü sağlamak kaçınılmaz olacaktır.
Öykü Tosman
Specialist, Office Agency