Bir Kenti Neler Akıllı Yapar?
Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi yaşadığımız ve çalıştığımız alanlar da yeni nesil teknolojiler ile büyük bir değişim süreci içerisinde. 2007’de Steve Jobs’un ikonikleşmiş sunumunun ardından cebimizdeki telefonlarla başlayan tüketici teknolojilerinin ‘akıllı’ niteliği kazanması; buzdolabından klimaya, kapı zilinden çamaşır makinesine, kol saatinden otomobile, ses sisteminden güvenlik kamerasına kadar günlük hayatımızda temas ettiğimiz tüm cihazlar için de geçerli hale geliyor. Gerek sensörlerden ve yapay zekâ yazılımlarından, gerekse nesnelerin interneti (IoT) teknolojisinden güç alarak akıllı hale gelen cihazlar; birçok sorumluluğu yoğun çalışma temposu içindeki günümüz insanlarının omzundan alıyor. Böylelikle gündelik iş ve özel hayatı daha yaşanabilir, ihtiyaçlara cevap verebilir bir hale dönüştürüyor. Peki mikro seviyede bireylerin hayatına büyük katkı sağlayan bu akıllı cihazlar, şehirler gibi makro yaşam alanlarına uygulandığında da aynı nitelikli çözümleri sunabiliyor mu?
Aslında son tüketiciye yönelik cihazlar akıllı bir formasyon almadan çok daha önce, dünya genelindeki birçok şehir akıllı teknolojik çözümler ile tanışmıştı. Ancak akıllı teknolojileri kent genelinde uygulamaya koyan birçok yerel yönetici, yakın geçmişe kadar bu teknolojileri karar mekanizmalarının dışında tutarak, sadece birer monitör olarak değerlendiriyordu. Öte yandan kentte yaşayanların kişisel hayatlarında karşılaştığı akıllı cep telefonu ve giyilebilir cihazlar, bu teknolojilere yönelik pozitif tutumun geniş kitlelere yayılmasına neden oldu. Böylece birçok şehirde uzun yıllardır birer monitör olarak kullanılan cihazların, gerçek anlamda akıllı kararlar verebilmek için kullanılmasına olanak sağladı. Örneğin 1956 yılından beri kent genelinde hava durumu ölçümü yapan ve 1990’dan itibaren ise gerçek zamanlı olarak hava kalitesini belirleyen Paris yerel yönetimi, bu veriyi yakın geçmişe kadar sadece istatistiki analiz için kullanıyordu. Fakat, akıllı cihazlara sahip Parisliler’in bu veri akışına istediği an ulaşabiliyor olması sayesinde, kentte yaşayanlar artık bu imkandan faydalanarak bireysel hayatlarında daha sağlıklı karar verebiliyorlar. Anlık hava kalitesine ulaşan Parisliler, bu bilgi sayesinde günlük yolculuk planlarını yapıyor ya da astım gibi nefes yollarıyla ilgili bir sağlık problemi var ise gerekli tedbirleri alıyorlar. Dahası bu verinin gerçek zamanlı olarak kent nüfusuyla paylaşılması, diğer akıllı inovasyonlara da kaynaklık ediyor. Paris yerel yönetiminin paylaştığı anlık hava kalitesi verisini kullanan Parisli bisiklet severler, bu veriye dayalı olarak anlık bisiklet rotaları oluşturacak yeni bir akıllı teknoloji geliştirerek kente özgün akıllı çözümlerin de sayısını arttırıyorlar.
Hiç şüphesiz ki bir şehrin akıllı olarak adlandırılabilmesi için, mevcut akıllı teknoloji verisinin kentlilerle paylaşılmasının yanı sıra; yeni cihazlar, sensörler ve yapay zeka çözümlerinin devreye alınması, kent genelinde toplanan verinin anlamlandırabilmesi için altyapının kurulması gerekiyor. Özellikle güvenlik, sağlık, eğitim, ulaşım ve çevre gibi alanlarda zorlanan kent ekosistemlerinin akıllı şehir çözümleriyle donatılması oldukça önem arz ediyor. Trafik güvenliğinin sağlanması, salgın gibi toplum sağlığına doğrudan etki eden anomaliler ile mücadele ya da doğal kaynak israflarının engellenmesi gibi birçok alanda hem yerel yöneticilere hem de kentte yaşayanlara çözüm sunan akıllı şehir uygulamalarının edinmesi gereken en temel özellik ise Paris örneğinde vurgulandığı gibi bilgi akışını sağlayabilmek. Akıllı cihazların şehirler gibi makro alanlarda etkin olabilmesi ve şehirlerin gerçek anlamda akıllı şehirlere dönüşebilmesi; ancak söz konusu şehirlerde yaşayanların bu cihazlardan çıkan veriye ulaşabilmesi ve günlük hayatlarında kullanabilmesiyle mümkün. Kentlerin her bir metrekaresi akıllı sensörler ile donatılıp binlerce veri akışı yaratılsa dahi o kentlerde yaşayan insanların akıllı kararlar verebilmesi sağlanamıyorsa, bu kentlerden akıllı şehir diye bahsetmek uygun olmayacaktır…
Günümüzdeki yüksek hızlı kentleşmede, şehirlerin akılcı kararlar verebilmesi için akıllı cihazların önemine dikkat çeken Birleşmiş Milletler de; 2050 yılına kadar küresel nüfusun yüzde 68’inin ise kentlerde yaşayacağını öngörüyor ve akılcı çözümlerin önemine vurgu yapıyor.