Türkiye, Avrupa’nın Üretim Üssü
Şirketlerin uzun vadeli en önemli ve en kritik kararı, üretim tesislerinin nerede kurulacağının belirlenmesi. Ucuz maliyet, iş gücü, pazara erişim, sürdürebilirlik, tedarik zinciri gibi unsurlar, firmaların üretim üslerini belirlemede başlıca faktörleri oluşturuyor.
Yerel ve global pazarlara ilişkin hazırladığı raporlarla dikkat çeken Cushman & Wakefield, bu unsurları ve global ölçekte en önemli üretici ülkeleri sıraladı.
Malezya düşük maliyetle, Singapur teknolojisiyle birinci sırada
Cushman & Wakefield’ın ortaya koyduğu rapora göre, Asya, küresel endeksin ilk on sırasının yedisinde yer alıyor. Dünyanın en büyük üreticisi olan Çin, artan işçilik ve işletme maliyetleri ile çekiciliğini nispeten kaybetmeye başlarken, Malezya, Endonezya ve Vietnam gibi düşük maliyetli bölgeler daha çekici hale geliyor. Ancak pazar işletme koşullarına daha fazla odaklanan şirketler için en yeni ve son teknoloji imalat uygulamalarını kullanan Singapur, birinci sırada yer aldı. Singapur’un elde ettiği büyümenin en güçlü lokomotifi, en son bilim ve teknoloji temelli imalat sanayi oldu.
Altyapı yatırımları ve coğrafi konumu Türkiye’yi Avrupa’nın üretim üssü yaptı
Türkiye, üretimde daha önceki konumunu güçlendirerek Avrupa’nın en önemli, dünyanın 8’inci önemli üreticisi oldu.
Cushman & Wakefield Yönetici Ortağı Tuğra Gönden; Avrupa, Asya, Rusya ve Afrika’nın kesişim noktası olan Türkiye’nin hem coğrafi konumunun avantajını kullandığını hem de son dönemde ortaya koyduğu önemli altyapı yatırımlarından faydalandığını belirtti. Gönden “Bu rapor objektif kriterlerle bakıldığında Türkiye’nin üretim ve lojistik üssü olma potansiyelini çok net ortaya koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Rapora göre, artan küresel işletme maliyetleri ve bazı ürünlerin yerel pazarlarda üretilmesinin çekiciliği, ABD ve Avrupa’da üretim süreçlerinin bazı aşamalarını ülkeye geri döndürdü. Gönden, “Son yıllarda Çin, birçok alanda olduğu gibi üretim alanında özellikle de tekstil ve otomotiv sektörlerindeki üretimde Türkiye ile rekabet etti. Çin’in çoğu zaman tek avantajı, maliyetlerin ciddi oranda düşük olmasıydı. Ancak Türkiye, konum ve potansiyelini doğru değerlendirerek uzun vadede üretimde parlayan bir yıldız olmayı başarabilir.” yorumunda bulundu.
Raporun ortaya koyduğu bir başka gerçek ise üretici firmaların, üretim üslerini seçerken değerlendirdikleri unsurlar oldu. Buna göre, büyük üretici firmalar, ülkelerdeki koşullara yani yetenekli iş gücü, lojistik, iş ortamı, tedarik zinciri, sürdürebilirlik, kurumsal sorumluluk gibi unsurlara, en az ülkelerdeki maliyetler kadar önem veriyor. Maliyet kalemlerini işçilik maliyeti, endüstriyel koşullar ve inşaat maliyeti gibi unsurlar oluşturuyor. Büyük firmalar için üretim üssü olacak ülkenin; doğal afet, ekonomik risk, enerji riski ve kurumsal risk gibi sahip olduğu riskler yüzde 20 oranında önem arz ediyor.
Düşük işletme maliyetlerine odaklanan firmalar için maliyet yüzde 60 ile en önemli kalem iken uygun pazar işletme koşullarına odaklanan firmalar, ülkenin koşullarına yüzde 60 oranında önem veriyor.
Türkiye’nin üretim süreçlerinde inovasyon ve teknolojiye yatırım yaparak büyük üretici firmaların stratejik planlamalarında yer alabileceğinin altını çizen Gönden; “Üretimle beraber lojistik gayrimenkul pazarı da aynı şekilde beslenecektir ve bu gayrimenkul pazarına yeni dinamikler kazandırıp çok önemli bir ivme ortaya koyacaktır.” dedi.