Avrupa Birliği’nin Dijital Gündemi
Hem ödeme yöntemlerinde hem de ticari işlemlerinde tüm ekonomik faaliyetlerini dijitalleştiren Avrupa Birliği; internete bağlı gelişen tüm ekosistemlerde olduğu gibi açık ve denetlenebilir bir yapının tüm üye ülkeleri kapsayacak şekilde tek elden düzenleneceği ortak bir dijital pazar yaratma projesini 2020 yılına kadar tamamlamayı hedefliyor. Aynı ekonomik ekosistem içerisinde operasyon gösteren kuruluş ve şirketlerin dijitalleşmeye bağlı açık bir yapıya dayanarak büyümesini hedefleyen bu proje ile, özellikle dijital boyutta 28 üye ülkeyi birbirinden ayıran yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılarak, 415 milyar dolarlık yeni bir hacim ve beraberinde yüzbinlerce yeni iş olanağı yaratılması hedefleniyor.
Kendini özellikle yeni nesil şirketler için bir vaha haline getiren Birleşik Devletler karşında bir rakip olarak konumlandırmak ve rekabetçi ekonomik yapısını güçlendirmek isteyen Avrupa Birliği, aslen Wikipedia’nın çalışma prensibini tüm üye ülkelerde kurgulayıp, ortak çalışmaya dayalı platformlar yaratarak, açık kaynak kodlu yazılımları yaygınlaştırmayı ve birbirini tanımayan insanları eşya veya hizmet ekonomisine dahil etmeyi hedefliyor.
Avrupa Birliği, tek bir dijital pazar yaratmak adına gerekli gördüğü tüm adımları atarken, bir çok öncü üyesi ise dijital ekonomilerin gereksinim duyduğu düzenlemeleri çoktan lokal boyutta uygulamaya koymuş durumda.
Avrupa’da Açık Dijital Modeller
Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya gibi yüzünü belli bir süredir dijital ekonomiye dönmüş ülkelerde, dijital ekonominin gayrisafi yurtiçi hasılaya katkısı pek tabii küresel ortalamanın üzerinde yer alıyor. Danışmanlık firması Accenture’a göre, 2015 ve 2020 yılları arasında, İtalya’nın dijital endüstrisinin, ekonominin geri kalanına kıyasla 8,5 kat; Almanya’daki dijital endüstrinin ise ekonominin geri kalanına kıyasla 8 kat daha fazla büyüme göstereceği tahmin ediliyor. Buna en iyi örneklerden birini, küçük bir ülke de olsa Avrupa’nın dijital alandaki en başarılı uygulamalarından olan Skype ve TransferWise’ı ortaya çıkaran ve şu an dünyanın en açık ekonomilerinden birine sahip olan Estonya teşkil ediyor.
Fransız BlaBlaCar gibi paylaşım ekonomisi odaklı şirketler de başarılarını başkalarının da katılabildiği açık bir platform olmalarına borçlu. 2025’e kadar değeri toplam hacminin $335 milyara çıkması beklenen paylaşım ekonomisinde, kullanıcılar kendi deneyimlerini açık bir şekilde paylaşarak diğer kullanıcıların da aynı hizmetten faydalanmasını sağlayacak güveni veriyorlar.
Açıklığın dönüştürdüğü diğer bir alan da dijital ekonomiye yapılan yatırımlar. Örneğin Alman Companisto ve İsveç merkezli FundedByMe gibi kitle fonlaması platformları küçük ölçekli yatırımcılara özel yeni fırsatlar tanıyarak, sermayenin yeniliğe ayrılma sürecini daha demokratik hale getiriyor.
Dijital açıklık sadece ekonomik fırsatlar sağlamakla kalmıyor, ekonomik faaliyetlerin daha iyi yönetilmesini de teşvik ediyor. Örneğin Birleşik Krallık’ta şirketlerle ilgili önemli veriler kamuya açık şekilde paylaşılıyor. Birleşik Krallık’taki bu veri tabanı, şeffaflık savunucularına, şirketlerin karmaşık yapısını çizmek için gerekli veriye erişim şansı sağlarken, şeffaflığın artması kuruluşların kendi içinde yönetimini ve çalışanların birbirleriyle iletişimlerini de iyileştirmeyi başarıyor.
Dijital teknolojiler, ekonomik faydalarının yanı sıra, daha geniş çaplı denetim, katılım ve yenilik gibi yararlar da sağlıyor. Birçok hükümet ve yerel yönetim birimleri vatandaşların kamu harcaması tartışmalarına katılımını sağlamak için online platformlara yöneliyor. Açık veri sayesinde vatandaşlar, hükümetin zengin veri kümelerini ve sosyal konuları analiz etmek ve gerçekler üzerine kurulu bir siyaset süreci yaratmak için kullanabiliyorlar. Ayrıca dijital ekosistemdeki açıklık, sosyal sorunların sadece tanımlanmasına değil, kişilerin muhtemel çözümleri birbirleriyle paylaşmasına da katkı sağlıyor. Kısaca açık veri ve açık platformlar, girişimcilere, sivil toplum kuruluşlarına, vatandaşlara ve diğer ilgili kişilere sosyal yenilik imkânı tanıyor.
Öte yandan, dijital açıklık beraberinde bazı sorumlulukları da getiriyor. Bilgi güvenliği bunlardan biri. Bazı verilere açık erişimin siber suçlulara ya da terör örgütlerine avantaj sağlama ihtimali en büyük endişelerden. Riskin tamamen ortadan kaldırıldığı bir dijital açıklık ise maalesef imkânsız. Bu noktada atılabilecek en doğru adım, dijital açıklığın sunduğu sosyal ve ekonomik avantajları devamlı kılarken, güvenlik önlemlerinin olabildiğince bütün sosyal ve ekonomik faaliyetleri korumaya yönelik oluşturulması. Tabii bunların içinde kişilerin mahremiyetini korumak da en önemli noktalar arasında yer alıyor.
Avrupa Birliği Dijital Tek Pazar yaratmaya çalışırken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), mutlak açıklığın ekonomik ve sosyal anlamda önemli birçok düzenlemenin sonunu getirebilecekken, aynı zamanda bu açıklığın internetten azami şekilde faydalanmak için hayati önemde olduğunu vurguluyor. Dijital ortamda sağlanan mutlak açıklık, sosyal ve ekonomik birçok düzenlemenin sonunu getirme potansiyeli taşısa da internetten üst düzey fayda sağlayabilmek için bu açıklığın kullanılmasının hayati önemde olması, sadece OECD raporunda değil çoğu platformda vurgulanıyor.