Lojistik Sektörünün Yeni Nesil Teknolojilere Entegrasyon Süreci
Toplumsal ve ekonomik kalkınmanın en büyük itici güçlerinden biri olan altyapı yatırımları, dijitalleşen teknolojilerle harmanlanan yeni inovasyonların etkisiyle daha çok bilişim alanlarında yoğunlaşmaya başlıyor. Özellikle internet teknolojileriyle zenginleştirilmiş yeni iş modelleri, ürün ve hizmetleri fiziksel formlarından çıkartarak geleneksel altyapı harcamalarının başında gelen lojistiğe yönelik yatırımları görece önemsiz hale getiriyor. Buna rağmen, geleneksel altyapı yatırımları hala güçlü bir ekonomik ivmelenmenin temelini oluşturmaya devam ediyor. Hem perakendenin hem sanayi üretiminin hem de tarımın ihtiyaç duyduğu metaların bir yerden bir yere taşınmasındaki operasyonel ve stratejik önem, lojistik altyapısını ekonominin verimliliği için kritik bir yerde tutuyor. Keza global boyutta son on yılda %40 büyüme gören, sadece Avrupa’da 174 milyar dolarlık, dünyada ise 750 milyar dolarlık bir hacme ulaşan lojistik sektörüne yönelik altyapı yatırımları, ürünlerin bir yerden bir yere taşınmasının ötesinde kent ve bölge ekonomilerini birbirine bağlayarak holistik bir ekonomik kazancın ortaya çıkmasına da ön ayak oluyor. Türkiye ve Rusya’nın dahil olduğu kıta Avrupası coğrafyasında lojistik transferlerin büyük bir kısmının kara yolu üzerinden yapıldığı da düşünüldüğünde en eski altyapı kalemlerinden biri olan kara yolu yatırımları bu bağlamda lojistik altyapının bel kemiğini oluşturuyor.
Peki sadece yeni yollar açarak kentleri ve bölgeleri birbirine bağlamak, yalnızca güvenli ve sağlıklı kara ağıyla toplumsal ve ekonomik kalkınmayı yakalamak mümkün mü?
Kişilerin ihtiyaç ve taleplerinin değiştiği çağımızda ne yazık ki lojistiğe yönelik altyapı yatırımları sadece yolları kapsamıyor. Daha da önemlisi bu yatırımlar yeni nesil teknolojilerle uyumlu hale getirilmedikçe etkisini yitiriyor. Özellikle kara yolu lojistiğine yönelik olarak yapılan altyapı çalışmaları ancak kimi teknolojilere uygun bir şekilde geliştirilirse ülkeleri geleceğe taşıma potansiyelini taşıyor. Lojistik altyapısı geliştirilirken hesaba katılması gereken teknolojilerin başında ise sürücüsüz araç teknolojisi ve entegre GPS sistemleri geliyor. Gelecek 20 yıl içinde insan hayatındaki en büyük değişikliklerden biri olması beklenen ve Kuzey Amerika’da şimdiden birçok şehirde sokaklara ve otoyollara çıkmasına izin verilen otopilot /sürücüsüz araç teknolojisi, lojistik sektörünü değiştirdiği gibi şüphesiz ki lojistik altyapısının kapsamını da başka bir boyuta taşıyor. Yolların bu araçlar için özel olarak işaretlenmesi, araç bilgisayarlarının trafiğin gerçek zamanlı analizini yapabilmesi için yol mimarisinin geliştirilmesi, çoğunluğu elektrik ile çalışan bu araçlar için uygun şarj istasyonlarının kurulması yeni nesil lojistik altyapı yatırımlarının kapsamı alanına giren kalemlerden sadece birkaçı. Yine özellikle uluslararası kara taşımacılığının ve kentler arası kargo taşımacılığının yoğun olduğu Türkiye gibi ülkelerde GPS ve RFID teknolojilerinin altyapı yatırımı kapsamında kara yollarında devreye alınması, lojistik sektörünü yeni nesil bir güvenlik zırhına kavuşturmak ile kalmayıp kamu güvenliğini artırma ve vergilendirmede yaşanan kayıpların önüne geçmesi hususunda etkin çözümler olarak karşımıza çıkmakta. Yeni nesil lojistik araçlarda yaygın bir şekilde bulunması beklenen IoT ile uyumlu (nesnelerin interneti) teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılabilmesi için kara yollarının hızlı ve sağlıklı internet erişimi kapsamına alınması ise karayollarına yönelik altyapı yatırımının özellikle Avrupa Birliği tarafından çokça önem verilen bir başka kolu.
Teknolojik gelişmelerle zenginleştirilmiş altyapı yatırımları şüphesiz ki her yolun başarıya çıktığı bir gelecek vadediyor. Türkiye’deki lojistik altyapı projelerinin büyük bir kısmının bilişim sektörüyle entegrasyonu ne yazık ki çağımızın mümkün kıldıklarının gerisindeyken, bu projelerde devreye alınan teknolojik donatılar ise sadece ödeme teknolojileriyle sınırlı. En büyük ekonomileri birbirine bağlayan projelerin birbiri ardına başlandığı ve hizmete alındığı ülkemizde, gelişmiş ekonomiler tarafından lojistik 2.0 olarak adlandırılan teknolojilere uyumlu ve bu teknolojileri içinde barındıran projelere imza atmak ise ancak kamu ve özel sektör işbirliğiyle mümkün.