Açık Dijital Ekonomi ve Perakende
Gelişmekte olan ülkeler, küreselleşmenin gereklerini yerine getirmek adına ticarette karşılarına çıkan engellerin üstesinden gelerek küresel pazara girmeye gayret ediyorlar. Gümrük vergilerini düşürerek, çeşitli kısıtlamaları ortadan kaldırarak ya da gümrükteki bürokratik pürüzleri gidererek ticarete girmek için çabalayan ülkelerin, daha hızlı geliştiği ve yoksullukla daha iyi mücadele ettiği gerçeği ise bu ülkeleri gerekli adımları atmaya motive eden nedenlerin başında geliyor.
Küresel ekonominin beraberinde getirdiği bu engellerden arındırılmış (açık) ticaret anlayışının itici gücü ise hiç şüphesiz dijital teknoloji. İnternet insanların fiziksel çevreleri dışındaki mal, hizmet ve dijital içeriğe erişimini artırarak, ülkelerarası perakende alışverişinin hızını artırdı. Tüketicilerin daha fazla seçim şansına sahip olması ise rekabetin artmasına ve ticaretteki beklentilerin değişmesine neden oldu. İşletmeler dijital teknolojilerle daha fazla yeteneğe, kaynağa ve müşteriye ulaşabilirken, hükümetler de müşteriler ve işletmeler arasındaki köprülerin olabildiğince pürüzsüz bir şekilde kurulması için dijital teknolojilerin gerektirdiği yasal değişiklikleri yapma yönünde aksiyonlar almaya başladı.
McKinsey Global Enstitüsü’nün 2016’da “connectedness/bağlanabilirlik” üzerine yaptığı bir araştırma; dünyada teknoloji odaklı girişimlerin %86’sının sınır ötesi faaliyet gerçekleştirdiğini ve 360 milyon kişinin bu e-ticaret faaliyetine dahil olduğunu ortaya koydu. Bu sonuç ise dünya genelindeki tüm ticari faaliyetlerin yakın gelecekte dijital bir ayağı olacağı gerçeğini doğrular nitelikte!
Dijital teknolojideki bu hızlı dönüşüme karşın ülkemizde ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında internet yoluyla mal ve hizmet alışverişi sınırlı durumda. Avrupa Komisyonu’nun verilerine göre, Avrupa’da küçük ve orta ölçekli girişimlerin sadece %7’si internet üzerinden ülke dışına satış yapıyor, sınır ötesi ticaret ise AB’deki dijital pazarın sadece %4’ünü oluşturuyor. Aynı durum Türkiye için de geçerli. Özellikle tekstil sektöründe oldukça güçlü markalara sahip olan ülkemizde, dış pazara yönelik e-ticaret satışları oldukça düşük. En büyük dış ticaret ortağımız AB ile gerçekleşen e-ticaret rakamları maalesef ki şirket gelirlerinin %1’ini geçmiyor.
Öte yandan Avrupa’daki e-ticaret ekonomisi Türkiye için büyük bir fırsata işaret ediyor. Danışmanlık firması Accenture’ın verilerine göre, dijital ekonomi €3,7 trilyon ile 2016’da AB’nin toplam gayrisafi yurtiçi hasılasının %25’ini oluşturdu ki bu rakamın 2020’ye kadar €4,4 trilyona ulaşması bekleniyor. Böyle bir potansiyel varken Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki online mal ve hizmet alışverişini daha açık hale getirmek için daha fazla adım atılması gerekiyor.
The Economist’in 2016 yılında Türkiye’yi de dahil ettiği içlerinde Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, İspanya, İsveç ve Birleşik Krallık’ın olduğu 10 ülkede bulunan geleneksel ve dijital işletmelere yönelik yürüttüğü bir araştırmaya göre dijital ekonomide hareket serbestisinin ön planda olması gerektiğini savunanların oranı %98 ile açık ara önde. Katılımcılar, dijital ekonomide açıklığın global ölçekte gelişim, istikrar ve büyüme için hayati önem taşıdığını düşünüyor. Üstelik buna, geleneksel işletmeler %97’lik bir oranla, neredeyse dijital girişimler (%99) kadar yoğun destek veriyor.
Dijital ekonomideki serbestinin en önemli getirisi şüphesiz ki fazla tüketiciye ulaşım imkânı. Anket katılımcılarının %68’i, dijital kanalların diğer ülkelerde ürün tanıtmak ve satmak için oldukça önemli olduğuna inanıyor. Katılımcıların %59’u ise özellikle farklı müşterilere ve pazarlara erişim imkânı yakalamanın kendileri için en yararlı getirilerden biri olacağını düşünüyor. Öte yandan açık pazar, iş gücü açısından da dijital ekonomi için önemli bir unsur. Dijital yetenekler Avrupa ve Türkiye genelinde birçok şirket tarafından aranıyor. Katılımcıların %55’i açık dijital pazarın işletmelere sunacağı en büyük faydanın bu ülkelerdeki dijital yeteneklere ulaşmak olduğunu düşünüyor.
Hükümetlerin özellikle gümrük ve lojistik süreçlerinde yapacağı düzenlemeler ile birbirine dijital kanallar aracılığıyla bağlayabilecekleri bu dijital pazarlar, özellikle yerel ekonomik durgunluk yaşayan ülkelerdeki satışların düşüşüne de çözüm olarak görülüyor. Gümrük Birliği kapsamında özellikle Estonya, Çek Cumhuriyeti, İtalya ve Yunanistan’ın öncülüğünde yeni bir inisiyatif olarak başlayan tekil dijital pazar (single digital market) için girişimlere ise başlanmış durumda.